Günümüz Türkiye’sinde, ekonomik büyüme ve gelişim rakamları her ne kadar umut verici görünse de, bu tabloda saklanan karanlık bir gerçek var: çocuk yoksulluğu. 2023 verilerine göre, Türkiye’de her beş çocuktan birinin yoksulluk sınırında yaşadığı tahmin ediliyor. Bu durum, borç ve işsizlik oranları yanında, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimdeki sıkıntıları da gözler önüne seriyor. Zengin bir ülke olmamıza rağmen, geleceğimizin teminatı olan çocukların yaşadığı bu mali sıkıntılar, derin bir toplumsal trajedinin göstergesi niteliğinde.
Çocuk yoksulluğu, sadece maddi eksikliklerle sınırlı kalmıyor. Yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişim zorluğu ve eğitim fırsatlarından mahrum kalma, bu durumun en büyük sonuçları arasında. 2023 çocuk istatistikleri, ülkemizde 5.4 milyon çocuğun yoksulluk içerisinde yaşadığını ortaya koyuyor. Yetersiz beslenme, bu çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Eğitim fırsatlarının kısıtlı olması, uzun vadede onların toplumdan kopmasına ve sosyal dışlanmalara neden oluyor.
Özellikle kırsal kesimlerde ve düşük gelirli ailelerde yaşayan çocuklar, bu yasaklarla daha fazla yüz yüze geliyor. Devlet desteklerinin eksikliği, sosyal yardımların yetersizliği ve altyapı sorunları, bu çocukların hayat kalitesini her geçen gün düşürüyor. Eğitim sistemine olan erişimlerine dair yaşanan zorluklar, kaliteli eğitimi kaçırmalarına ve dolayısıyla gelecekteki iş olanaklarının daralmasına sebep oluyor.
Türkiye’nin son on yıldaki ekonomik büyümesi, üst gelir grubundaki ailelerin refahını artırmış olsa da, bu durum geniş kitlelerin yoksullukla karşı karşıya olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ekonomi büyürken zenginlerin daha da zenginleşmesi, yoksul kesimlerin yaşam standartlarının düşmesine neden oluyor. Tüketim toplumuna geçiş ve piyasa odaklı büyüme, çocukların ihtiyaçlarını geri plana itiyor. Örneğin, devlet okullarının eğitim kalitesindeki düşüş, çocuklar için fırsat eşitliğini ortadan kaldırmış durumda.
Çocuk işçiliği, ailelerin geçim derdi yüzünden yılmadan çalışmak zorunda kalan birçok çocuğu etkisi altına alıyor. Eğitim hakkından mahrum kalan çocuklar, genellikle düşük gelire sahip ailelerin fabrikalarında, tarım alanlarında veya sokaklarda çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum, çocukların sağlığını riske atıyor ve gelecekteki yaşam kalitelerini tehlikeye sokuyor.
Özetle, Türkiye büyüyor ancak bu büyümenin altında yatan sorunlar da göz ardı edilemez. Zengin bir ülke olmanın yanı sıra, bu zenginliğin toplumun her katmanına yayılabilmesi için, çocuk yoksulluğuna karşı daha fazla önlem alınması gerekiyor. Eğitimden sağlığa, sosyal yardımlardan iş bulmaya kadar birçok alanda yapısal değişikliklere ihtiyacımız var. Uzmanlar, bu durumun düzeltilmesi için hükümetin sosyal politikalarını gözden geçirmesi ve çocukların sağlıklı, mutlu bir yaşam sürmeleri için gerekli adımları atması gerektiğini vurguluyor.
Bireysel olarak yapabileceğimiz şeyler ise, okul öncesi eğitim projelerine destek vermek, yerel yardım kuruluşlarıyla işbirliği yapmak ve toplumda farkındalık yaratmaktır. Unutulmamalıdır ki, geleceğimizin teminatı çocuklar, en temel haklarına erişemedikleri takdirde geleceğimizi de tehdit altına alıyor. Çocuk yoksulluğu, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorundur ve bu sorunu çözmek için kolektif bir mücadele gerekmektedir.