Bugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal marşı İstiklal Marşı'nın kabulünün üzerinden tam 104 yıl geçti. 12 Mart 1921'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen bu eşsiz eser, sadece bir marş olmanın ötesinde, milletin bağımsızlık mücadelesinin sembolü haline gelmiştir. Yazıldığı dönemdeki ruhu ve getirdiği mesajlarla, İstiklal Marşı, Türk milletinin azim ve kararlılığını simgeleyen bir manifestodur. Bu yazımızda, I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından ortaya çıkan ulusal direniş ruhunu, İstiklal Marşı'nın yazılış sürecini ve bu marşın bugün taşıdığı anlamı derinlemesine inceleyeceğiz.
İstiklal Marşı'nın yazılış süreci, Türk milletinin tarihindeki en zorlu dönemlerden birine denk gelmektedir. 1914-1918 yılları arasında gerçekleşen I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir dağılma ve çöküş sürecine girmiştir. Bu dönemde yayılan savaşın etkileri, milleti derinden sarstı ve bir varoluş mücadelesi başlatmaya yol açtı. 1919'da başlayarak, Anadolu'daki işgal hareketlerine karşı verilen mücadele, Türk milletinin yeniden uyanışı oldu. Bu muhalefetin bir parçası olarak, toplumun her kesiminde bir bağımsızlık düşüncesi, bir hürriyet talebi yükselmeye başladı.
1919'da düzenlenen "Ulusçuluk" akımının etkisiyle, millî bir marş yazılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu doğrultuda, TBMM, 1920 yılına geldiğimizde ulusal marş yarışması ilan etti. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini simgeleyecek olan marş, bu yarışmanın çıkış noktası oldu. Birçok şair ve yazar, marş için eser yazmak üzere kolları sıvadı. Ancak yarışmaya katılan eserlerden hiçbiri, beklenen coşku ve bağımsızlık ruhunu yansıtamamıştı. Nihayetinde, ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un kaleme aldığı İstiklal Marşı, dönemin ruhunu en iyi yansıtan eser olarak öne çıktı. Ersoy, marşı yazmak için sömürülen ve haksızlığa uğrayan bir halkın vatanını savunma azmini ve özlemlerini kelimelere dökme sorumluluğunu hissetmiştir.
İstiklal Marşı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin ifadesi olarak, 12 Mart 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde resmen kabul edildi. Bu kabul, sadece bir marşın benimsenmesi değil, aynı zamanda Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgelerinden biri olarak hafızalara kazandı. İstiklal Marşı'nın kabulü ile birlikte vatan sevgisi, bağımsızlık ve kurtuluş idealleri, milletin ruhunu canlandıran unsurlar haline geldi. Bu marşın sözleri, Türk halkının karakterini yansıtan bir övünç kaynağıdır.
İstiklal Marşı, yalnızca bir marş olmanın ötesinde, Türk toplumunun birlik ve beraberliğinin en büyük sembollerinden biridir. Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze kadar, milli bayramlarda, resmi kutlamalarda ve özel günlerde sıkça okunan bir eser haline gelmiştir. İstiklal Marşı’nın her dizesi, bu topraklarda yaşayan her ferdin kalbinde bir yer edinmiştir. Bu eser, bireyler arasında derin bir bağ oluşturarak, toplumsal bilinci pekiştirir. Marşın her bir dizesi, bağımsızlık, hürriyet ve vatan sevgisi gibi değerleri vurgularken, aynı zamanda geçmişteki fedakarlıkları hatırlatır.
Günümüzde, İstiklal Marşı'nın önemi yalnızca geçmişle sınırlı değildir. Özellikle genç nesillere verilen eğitimde, ulusal kimliğin geliştirilmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Genç nesil, bu marşı öğrenerek vatanlarına olan sevgilerini pekiştirmekte ve geçmişte yaşanan mücadeleleri anımsamaktadır. Okullarda İstiklal Marşı'nın okunması, ulusun birliğini ve beraberliğini kutlamak için bir gelenek haline gelmiştir. Marşın sözleri, gençler üzerinde manevi bir etki bırakarak, ülkeye olan bağlılıklarını doruğa taşımaktadır.
Sonuç olarak, İstiklal Marşı'nın kabulü, Türk milletinin bağımsızlık ve hürriyet mücadelesinin tarihindeki kilit anlarından birisidir. Her yıl 12 Mart tarihinde kutlanan bu anlamlı gün, hem geçmişe bir saygı duruşu hem de geleceğe umutla bakmanın bir sembolüdür. İstiklal Marşı, sadece bir marş değil; aynı zamanda bir ulusun iradesinin, bir milletin bağımsızlık mücadelesinin ve hür yaşamaya olan inancının yansımasıdır. Türk milletinin bu eşsiz eserle olan bağı, sadece tarihsel bir köprü değil, aynı zamanda gelecekte de sürecek olan bir bağlılıktır.