Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarının yerini bilmediklerini açıkladı. Bu durum, nükleer silah geliştirme potansiyeli taşıyan uranyumun denetim altında tutulması gerektiği konusundaki küresel endişeleri artırdı. Özellikle Orta Doğu’daki jeopolitik gerginlikler göz önüne alındığında, bu tür açıklamalar uluslararası ilişkilerde önemli bir yere sahip. UAEA’nın Genel Direktörü Rafael Grossi, İran ile yapılan görüşmelerin yetersiz kaldığını vurgularken, bu durumun nükleer anlaşmanın geleceği açısından ne denli kritik olduğunu ifade etti.
UAEA, İran’ın nükleer programının şeffaf bir şekilde gözlemlenmesi için sürekli olarak diplomasi yürütüyor. Ancak, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarının yerinin bilinmemesi, uluslararası toplumu derin bir kaygıya sürüklüyor. İran, Joint Comprehensive Plan of Action (JCPOA) adlı nükleer anlaşmanın bir parçası olarak belirli taahhütlerde bulunmuştu, ancak son yıllarda bu taahhütlerin birçok noktada ihlal edildiği bildirildi. Özellikle zenginleştirilmiş uranyum miktarının artması, İran’ın nükleer silah yapma kapasitesini artırabileceği endişelerini beraberinde getiriyor.
UAEA'nın bu durumu açıkça dile getirmesi, nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarına zarar verebilir. Grossi, İran’ın nükleer tesislerinde yapılan denetimlerin sürekli olarak engellendiğini belirtti ve "Zenginleştirilmiş uranyum stokunun yerini bilmemek tarafımızdan kabul edilemez." diyerek İran'a yeniden şeffaflaşma çağrısında bulundu.
UAEA’nın açıklamaları, dünya genelinde İran’ın nükleer potansiyeli hakkında artık daha fazla tehdit algısı oluşturuyor. İran, zenginleştirilmiş uranyum stoklarını artırırken, Batılı ülkeler ve özellikle ABD, nükleer anlaşmanın yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceği konusunda belirsizlik içinde. Washington yönetimi, İran’ın zenginleştirme faaliyetlerini sıkı bir şekilde takip ediyor ve bu durum büyük bir diplomatik darboğaz yaratabilir.
İran’ın uluslararası diplomasiyle ilişkilerini daha da güçlendirebilmesi için, UAEA ile işbirliği yapması gerektiği belirtiliyor. 2015’te imzalanan anlaşmanın sağladığı barış ortamının yeniden sağlanması için, İran’ın taahhütlerine dönmesi ve yasalara uygun hareket etmesi şart görünüyor. Ancak, diplomasi masasında çözümler bulunamadığı sürece, bölgedeki gerginliğin tırmanması kaçınılmaz olabilir.
Sonuç olarak, UAEA'nın İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarının yerini bilmemesi durumu, yalnızca Orta Doğu'daki değil, küresel düzeyde de nükleer düzenlemelerin önemini bir kez daha gözler önüne serdi. Nükleer silahların yayılmasını önlemek amacıyla yürütülen diplomatik çabalar sürerken, aynı zamanda tarafların işbirliği yapmaları gerekliliği de ortaya çıkıyor. Dünya, İran'ın nükleer programının geleceğini ve bu programın ne denli tehlikeli olabileceğini büyük bir merakla izlemeye devam edecek.