Dilara’nın hayatını köklü bir şekilde değiştiren trajik kaza, 2020 yılında meydana geldi. Bir aracın çarpması sonucunda yüzde 98 engelli kalan Dilara, o günden bu yana birçok zorlukla başa çıkmak zorunda kaldı. Kazanın ardından yapılan soruşturmalarda, sürücünün dikkatsizlik ve sorumsuzlukla hareket ettiği belirlendi. Ancak, mahkemenin verdiği ceza, ailenin umduğu adaletin çok altında kalınca, anne ve babası büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
2020 yılının Temmuz ayında, Dilara, ailesiyle birlikte yürüyüş yaparken bir otomobilin çarpması sonucu ağır yaralandı. Kazanın ardından hastaneye kaldırılan Dilara’nın sağlık durumu kritik bir noktaya ulaştı ve yapılan tedavi süreçleri sonucunda yüzde 98 engelli olarak hayata devam etmesi gerektiği tespit edildi. Aile, kazanın sorumlusunun adalet önünde hesap vermesi için hukuki süreci başlattı.
Mahkeme sürecinde, kazayı gerçekleştiren şoförün ihmal ve dikkatsizlik içinde olduğunu gösteren pek çok delil ortaya kondu. Ancak sonrasında gelen mahkeme kararı, ailenin adalet beklentisini karşılamaktan çok uzak kaldı. Şoföre verilen ceza, toplumda büyük bir infiale yol açtı. İlk başta 4 yıl hapis cezası talep edilirken, mahkeme fahiş bir indirim yaparak sadece 1 yıl ceza verdi. Aile, bunun bir ceza değil, adaletin katledilmesi olduğunu savundu ve yaşadıkları durumu 'perişanlık' olarak nitelendirdi.
Dilara’nın ailesi, kaza sonrası hayatlarının büyük değiştiği söylerken, “Kızımız bir anda her şeyini kaybetti. Bizler de onunla birlikte büyük bir travma yaşadık. Verilen ceza, bizim için sadece bir sayı. Gerçek anlamda bir adalet bekliyorduk, ama o da yok,” ifadelerini kullanıyor. Aile, Dilara’nın tedavi süreçlerinin yanı sıra, onun gelişimi için gereken maddi ve manevi desteği sağlamakta büyük zorluklar yaşadığını belirtiyor.
Toplumdan gelen tepkiler de dikkat çekici. Pek çok kişi, kaza sonrası gündeme gelen trafik güvenliği ve sürücü dikkati konularında daha fazla önlem alınması gerektiğini savunuyor. Sosyal medya üzerinden de destek mesajları gönderen vatandaşlar, örnek teşkil etmesi açısından bu tür kazalara neden olan sürücülerin daha ağır cezalar alması gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, trafik kazalarının önlenmesi amacıyla yasaların güçlendirilmesi gerektiği yönünde çağrılar yapılıyor.
Yaşanan bu trajedinin ardından, Dilara’nın ailesi yaşananların sadece kendilerini etkilemediği farkındalığına vararak, benzer durumda olan ailelerle dayanışma içinde olmaya çalışıyor. Çeşitli sosyal projeler ve kampanyalarda yer alarak, trafik kazalarının yol açtığı engeller ve mağduriyetler üzerine kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyorlar. Aile, yaşadıkları zorlukları ve kendi hikayelerini paylaşarak, dikkat çekmeyi umuyor.
Sonuç olarak, Dilara’nın hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil, toplumun trafik güvenliği konusundaki duyarsızlığına karşı bir uyarı niteliği taşıyor. Aile, bu süreçte yaşadığı zorluklar ve mücadeleleri ile adalet arayışlarının süreceğine dair kararlılıklarını sürdürdüklerini vurguluyor. Ailenin yaşadığı perişanlık, başka ailelerin de benzer acılara maruz kalmaması için bir an önce topluma dikkat etme çağrısında bulunmayı amaçlıyor.
Mahkeme sürecinde verilen kararlar ve devam eden toplumsal tepkiler, trafikteki dikkatsizliğin ve sorumluluğun ne denli ciddi sonuçlara yol açabileceğini hatırlatıyor. Aile, bu noktada sadece kendilerinin değil, tüm toplumun dikkatini çekmek istiyor ve kaza sonucunda hayatlarının nasıl değiştiğinin bilinmesini arzuluyor. Herkesin, trafiğe çıktığında sadece kendi değil, başkalarının hayatının da sorumluluğunu taşıdığını unutmayarak hareket etmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Söz konusu kazanın ardından herkesin empati yapması, yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve sürücü eğitimlerinin güçlendirilmesi gibi konuların önemine vurgu yaparak, daha güvenli bir geleceği beraber inşa etme çağrısında bulunuyorlar.